Günümüzde eğitim ve ‘eğitilme’ olanakları eski zamanlara kıyasla daha kolay. Haliyle birçok konuda uzmanına doğrudan erişmeden kendimizi geliştirebiliyoruz. Bu yazı da biraz bunlara değiniyor: alaylı ile okullu olma arasında kısa bir değerlendirme yapalım.
Öncelikle nedir bu alaylı ve okullu, ona bir bakalım. Okullu olmak, belirli bir hedef çizgisinde lise, üniversite ya da bu işin tüm donanım ve imkanları dahilinde o hedefe ulaşmaktır diyebiliriz. Çoğu zaman okullu eğitim birden fazla eğitmen ve oldukça kapsamlı (yer yer gereksiz bile gözükebilen) bilgileri kişilere aşılamayı hedefler. Yani ortada bir standart vardır ve her kafanın bu standartlar üzerinde eğitim alarak sonucunda testlerle başarılı sayılıp sayılmayacağı belgeyle kararlaştırılır. “Başarılı sayılmak”… Bu bir kenarda dursun.
Alaylı taraf, okullu olmaktan farklı olarak kişinin araştırma, merak ve çaba üçgeninde kendini geliştirmesidir. Ortada bir okul yoktur fakat yine belirlenmiş bir hedef vardır. Okullu olmaya göre alaylı tarafın en büyük farkı öğrenmek için bireyin kendisinin çaba göstermesidir. Yani okullu tarafı “okumak için bireyi zorlayan”, alaylı tarafı ise “okumak için bireyin zorladığı” şeklinde ifade etmek sanırım daha doğru.
Başarılı olmak?
Ülkemizin güncel eğitim sistemlerini ön plana aldığımızda meslek hayatında ‘başarılı’ görünmeyle ilgili ilginç bir durum var. Teorik taraftan bakalım. Birisi bir işi yapmak istiyor ve bu iş uğruna bir okula yazılıyor. Bu okul o işle ilgili ona bütün bilgi ve deneyimi sunacak oldukça gelişmiş bir sisteme sahip. Yani kişi, o eğitim sürecinde hedeflediği işi icra edebilecek her şeyi deneyimlemiş olacak. Hatta bu kişi eksik kalırsa o okulu bitirmesine izin verilmeyecek. Çünkü okul bir sınav sistemine sahip. Eksiksiz olduğunu bu sınavla kanıtladıktan sonra mezun olabilecek ve mesleğini eline alabilecek. Buraya kadar her şey gayet iyi görünüyor, fakat…
Okuldan bir diploma almak basit bir olay değil bana göre. Bir diplomaya sahip olmanın en büyük artısı o işi ya da mesleği icra edebileceğinin belgelenmesidir. Ama bu sadece kağıt üzerinde belirlenmiş. Gerçekten öyle mi?
İş sektörü
Peki gel gelelim iş sektörü böyle mi? Hayır. Bir işi ya da mesleği belgelemiş statüde olan birinin iş hayatına adım attığında ‘başarılı’ olmasını beklemez miyiz? E hani bu kişi eğitim alıp türlü türlü testten geçmişti. Geçmiş ki diploması var. Bu işte neden başarılı değil? Sadece işin gerekliliklerini yürütebilmek, eksik kalmamak bile bir başarıyken günümüzde diplomalı vasıfsızları neden halen daha görüyoruz? Bu da bizi okullu olmanın gerçekten de bu kadar önemli olup olmadığını sorgulayan bir kapıya çıkartıyor.
Bireyin kendini en iyi geliştirmesinin yöntemi bana göre hevesli olmasıdır. Heves, beraberinde merakı da besler ve bu ikilinin öğrenemeyeceği, kavrayamayacağı hiçbir şey yoktur. Haliyle alaylı olmanın temelinin bunun üzerine kurulu olması, bireye okullu olmanın çok daha üstünde bir değer katıyor. Okullu olmak tükenebilir, sınırlıdır. Oysa alaylı tarafın bir sınırı yoktur ve her zaman gelişime açtır.
Hepimiz hayatımızın bir bölümünü okullu bir bölümünü ise alaylı öğrenme şekliyle zaten yaşıyoruz. Özellikle hayata dair birçok şey alaylı taraftan bize aşılanıyor. “Nasıl yaşanır?”ın tanımını bize okul yapmıyor sonuçta. Peki bu durum neden iş sektörü için de geçerli olamıyor? Alaylı olan, okulluya göre daha hızlı öğrenip kendini geliştirebiliyorken neden okullu sistemin köleliğini yapmış kişiler sektörde yer ediniyor? Gerçekten bir başarı hedefleniyorsa bunu o başarıya karşı kendini aç hisseden alaylı tarafa sunmak gerekmez mi? Başarılı olmanın potansiyel tarafı sadece belgelerle mi ispatlanmak zorunda? Bu soruların ardının gelmeyeceğine eminim.
Alaylı yönüyle ben
Bilgisayar temelli grafik tasarım ve web çalışmalarımın tamamını alaylı yönden öğrendim. İlk deneyimlerim 10 yaşlarıma kadar uzanıyor. O dönemde köy okullarında bilgisayar dersleri yeni yeni popülerleşmişti ve derste öğrendiğimiz konular hep ilgimi çekiyordu. Visual Basic’i kullanarak ortaya koyduğumuz basit programlar sanırım bilgisayarın sunabileceği imkanların çeşitliliği fark etmemi sağladı. Çünkü o döneme kadar bilgisayar bir oyun aracı olarak yer ediniyordu kafamda. Bu duygu içime işledikten sonra bir daha ateşi hiç dinmedi ve yıllar boyu ben inşa edilmiş web çalışmalarının nasıl hazırlandığına dair araştırmalar yapıp durdum. HTML, CSS ve Javascript tarafının tamamını kendi çabamla öğrendim ve öğrendikçe önüme sürekli örnekler, projeler çıkardım. Sürekli denemeler yaptım, hedeflediğim şeyleri ortaya koyanların çalışmalarını rehber edindim. Türk kaynaklarını yetersiz gördüğümde yabancı dil tarafında da araştırmalar yapabilmek için dilimi geliştirmeye bile odaklandım. Yani aslında anlayacağın alaylı olmanın okullu olmaktan çok daha ötesine uzanan bir yolculuğu var. Hedefindeki işte sana nelerin gerekeceğini keşfederek kendi çabanla öğrenmek çok değerli bir nokta. Bu yüzden bir hedefin varsa alaylı yoldan öğrenmek konusunda hiçbir zaman çekinme.
Halen daha alaylı öğrenimleriyle hayatını sürdüren biri olarak yaptığım, uğraştığım ve hedeflediğim tüm çalışmalarım için mutluyum. Alaylı olmana başkaları ‘alaycı’ bakabilirken, önemli olan senin nasıl baktığın.
Kendine iyi bak. 🫴
Bir yanıt yazın